Kayıp MU KITASI HAKKINDA BİLGİLER
15.bin yıl öncesine kadar gömülmüş Mu kıtasının varlığını ilk ortaya atan, James Churchward adında bir İngiliz araştırmacıdır. Konu da tam olarak1868 yılına dayanıyor, yani İngiltere`de Kraliçe Victoria, bizde de Sultan Abdülaziz devri.
bir
Budist rahibiyle tanışıyor. Konuşmalardan sonra rahip ona, `yabancı, seni pek
sevdim, büyük bir sır vereceğim` diyor ve bir tapınağın gizli mahzenlerinde
bulunan taş tabletlerden, bu tabletlerin üzerindeki garip yazılardan söz
ediyor, getirip gösteriyor, üstelik okumasını da öğretiyor. Gel de, kral
Asurbanipal`i hatırlama O da kazılar sonucu Ninova sarayının kitaplığında
bulunan kil tabletlerde şöyle diyordu:
`Ben o kadar bilgili bir adamım ki, tufan öncesinden kalma tuhaf yazıları
bile okuyabilirim!`İyi de, nerede o yazılar? Churchward`bende` diyor. Rahibin
Churchward`a gösterdiği taş tabletlerde de, bir görüşe göre yirmi beş bin yıl,
başka bir yoruma göre on iki bin yıl kadar önce sulara gömülmüş büyük bir
kıtadan ve büyük bir uygarlıktan söz ediliyormuş. Adı, Mu…
Şimdi çok kısa olarak Mu medeniyetinden bahsetmek istiyorum. .
Bu insanların çok büyük bir bölümü beyaz renkli, sarışın insanlardı. Ayrıca
siyah, esmer, kızıl, sarı ırka mensup insanlar da vardı. Tüm insanlar büyük
bir uyum içersinde ve tek tanrı inancı ile yaşamaktaydı. Tanrının tek olduğu
güneş sembolizması ile ifade edilmekteydi ve bu dildeki adı ‘Ra’ idi.
Onun için Mu uygarlığına ‘Güneş İmparatorluğu’ da denmekteydi.
Rahip-kral olarak görev yapan liderlerine Ra-Mu, bilim adamı da olan rahiplere Naacal denilmekteydi. Ra adının daha sonra Maya ve Mısır
dillerinde de aynı anlamda kullanıldığını görürüz. Mu’da yaratılış da dahil olmak üzere pek çok konu sembollerle ifade bulmuştu. Şimdi tekrar J.C.’ın eserlerine dönelim, zira konumuzun bu bölümü ulu önderimiz M.Kemal Atatürk ile de ilgili. Atatürk sadece büyük bir lider
değil aynı zamanda devrimci, araştırmacı ve yaratıcı bir kişiydi. Türklerin tarih ve dilini araştırmakiçin Türk Dil ve Tarih Kurumu’nu kurmuştu. Bu kurumun araştırmaları pekçok bilgiye erişmesine karşılık hala açıkta kalan bazı noktalar aydınlanmamıştı.
1932 yılında Tahsin Mayatepek
adındaki eski bir albayın Maya ve Türk dilleri arasındaki benzerlikten
bahsetmesi üzerine Atatürk kendisini Meksika’ya elçi olarak gönderdi.
Tahsin bey burada Maya kültürünü inceledi ve Türk kültürü ile arasındaki
şaşırtıcı benzerlikleri tespit etti. Örneğin 130 dan fazla yer ve kelimenin
Maya ve Türk dillerinde aynı veya çok benzer olduğunu gördü
(Örneğin bizdeki ‘tepe’ Maya dilinde ‘tepek’ olarak geçer.
Zaten Tahsin bey de sanırım bu soyadı araştırmalarından sonra benimsemiştir) Fakat kendisin şaşırtan asıl gelişmeler J.C.’ın kitaplarıyla karşılaşmasıyla olmuştur. Bu kitaplar Türkiye’ye getirilerek bir tercüman ordusu tarafından hızla
tercüme edilmiş ve daktilo sayfalarına dökülmüştür. Atatürk bu çevirilerden
özellikle “Kayıp Kıta Mu” ve “Mu’nun Çocukları” ile ilgilenmiş ve kendi elleriyle çevirilerin yanlarına notlar düşmüştür. Mu anakarasında yaklaşık olarak 64 milyon insanın yaşadığı söylenir.
Şimdi çok kısa olarak Mu medeniyetinden bahsetmek istiyorum. .
Bu insanların çok büyük bir bölümü beyaz renkli, sarışın insanlardı. Ayrıca
siyah, esmer, kızıl, sarı ırka mensup insanlar da vardı. Tüm insanlar büyük
bir uyum içersinde ve tek tanrı inancı ile yaşamaktaydı. Tanrının tek olduğu
güneş sembolizması ile ifade edilmekteydi ve bu dildeki adı ‘Ra’ idi.
Onun için Mu uygarlığına ‘Güneş İmparatorluğu’ da denmekteydi.
Rahip-kral olarak görev yapan liderlerine Ra-Mu, bilim adamı da olan rahiplere Naacal denilmekteydi. Ra adının daha sonra Maya ve Mısır
dillerinde de aynı anlamda kullanıldığını görürüz. Mu’da yaratılış da dahil olmak üzere pek çok konu sembollerle ifade bulmuştu. Şimdi tekrar J.C.’ın eserlerine dönelim, zira konumuzun bu bölümü ulu önderimiz M.Kemal Atatürk ile de ilgili. Atatürk sadece büyük bir lider
değil aynı zamanda devrimci, araştırmacı ve yaratıcı bir kişiydi. Türklerin tarih ve dilini araştırmakiçin Türk Dil ve Tarih Kurumu’nu kurmuştu. Bu kurumun araştırmaları pekçok bilgiye erişmesine karşılık hala açıkta kalan bazı noktalar aydınlanmamıştı.
1932 yılında Tahsin Mayatepek
adındaki eski bir albayın Maya ve Türk dilleri arasındaki benzerlikten
bahsetmesi üzerine Atatürk kendisini Meksika’ya elçi olarak gönderdi.
Tahsin bey burada Maya kültürünü inceledi ve Türk kültürü ile arasındaki
şaşırtıcı benzerlikleri tespit etti. Örneğin 130 dan fazla yer ve kelimenin
Maya ve Türk dillerinde aynı veya çok benzer olduğunu gördü
(Örneğin bizdeki ‘tepe’ Maya dilinde ‘tepek’ olarak geçer.
Zaten Tahsin bey de sanırım bu soyadı araştırmalarından sonra benimsemiştir) Fakat kendisin şaşırtan asıl gelişmeler J.C.’ın kitaplarıyla karşılaşmasıyla olmuştur. Bu kitaplar Türkiye’ye getirilerek bir tercüman ordusu tarafından hızla
tercüme edilmiş ve daktilo sayfalarına dökülmüştür. Atatürk bu çevirilerden
özellikle “Kayıp Kıta Mu” ve “Mu’nun Çocukları” ile ilgilenmiş ve kendi elleriyle çevirilerin yanlarına notlar düşmüştür. Mu anakarasında yaklaşık olarak 64 milyon insanın yaşadığı söylenir.
Albay Churchward o kadar seviniyor ve heyecanlanıyor ki, oturup bir kitap
yazmaya koyuluyor: Atlantisi buldum Gerçek cennet bahçesini
buldum, insanlığın kökünü keşfettim diyerek yazı yazmaya başlıyor
(Kayıp Kıta Mu`, Batık Kıta Mu`nun Çocukları` ve `Mu`nun Kutsal
Simgeleri`. Asıllarını söylersek, The Lost Continent of Mu, The Children of Mu,
bir de The Sacred Symbols of Mu etc.)
`Ti`, Sumer dilinnde kalay demek.
`Ti-an-a-ku` da, kalay çıkan yer anlamına geliyor. Fakat dünyanın diğer ucunda, And Dağları`nın tepesinde bulunan ve İnka uygarlığından da çok çok daha
eskilere dayandığı bilinen şehir kalıntısının adı da, oranın dilinde,
Tiahuanaco Ve de kalay madenleriyle meşhur.Aradaki karmaşayı anlaya biliyorsunuzdur sanırım.
Ve Mu Kıtasının baş
hükümdarının ismi Ra-Mu'dur ve eski MU Kıtasının halkının dinine genel tanımla
güneş dini deniliyor. Ve eski mısırdaki ra yı hatırlıyorsunuz sanırım
Ra, Mısır mitojisinin güneş tanrısıdır. . Genellikle başında güneşi simgeleyen bir disk bulunan şahin kafalı insan biçiminde canlandırılmıştır.
Kefrenden başlayarak eski firavunlar onun soyundan geldiğini
ilan etmiştir(yani eski mu kıtasındaki Ra-MU’dan. Ra daha sonra Osiris firavun
ilan edilmiştir..
Güneş Ra'nın simgesidir tüm vücudunu ya da gözünü temsil
eder. Ra'nın sembolleri güneş sembolleridir, her sabah ateşlerin içinden tekrar
doğar. Ve bazı iddalara göre; Ra
Mısır'ın tek tanrısıydı. Diğer tüm tanrılar ve tanrıçalar; Ra'nın parçalarını
oluşturuyordu.
0 yorum:
Yorum Gönder
Yorum Kuralları
1. Argo kullanmayalım.
2. Belirteceğimiz görüşlerde lütfen kaynak ve belge sunalım
3. Herhangi bir ideolojik veya karalıyıcı yorumdan uzak duralım
NOT: Konumuz merak yazarları olarak
yorumunuz bizim için son derece önemlidir.
Lütfen "beni bilgilendir" seçeneği ile
bu konu hakkında takipte kalın.