21 Ekim 2014 Salı

Gizlenen Türk Tarihi Hakkıda Bilgiler

Türklerin Tarihi

Hz. Zülkarneyn (a.s) kimdir ne zaman ortaya çıkmıştır?
Orhun yazıtlarında gizlenen Türk tarihi gerçeği nedir?
Hz. Osman'ın kılıcının gizemi nedir?
Osman Gazi'nin ilk ismi  neydi  ve niçin osman olmuştur?
Kâbe'nin anahtarları hangi millete emanet edilmiştir?
Bilindiği gibi orhun yazıtları  bilinene türk tarihinin görülen  ilk yazılı belgeleri bilgileridir. Ancak Asırlardan beri gözümüzden kaçınan veya kaçırılan bir bilgi  var ki, bu gerçek de o yazıtların üzerinde gizlidir.

nedir bizim için çok önemli olan bu bilgi?


bu gerçeği ortaya  çıkarabilmek için kur'an-ı kerim'in kehf suresi'ne bakmamız gerek. çünkü asırlardır ortaya çıkmayan  sır, yüce vahiy kitabı kur'an-ı kerim'dedir.

şimdi Orhun kitâbeleri'ne şöyle kısaca bir göz atalım:
gizli türk tarihi

" ben Türk bilge kağan; doğuda gün doğusuna, güneyde gün ortasına kadar, batıda gün batısına, kuzeyde gece ortasına kadar bütün milletler bana bağlıdır. bunca milleti sürekli düzene soktum, ilerlettim. doğuya ordu sevk ettim. bir çok yerlere gittim.

tanrı (tengri) benim aciz bedenime yardım ettiği için halkıma ; gözle görülmeyecek, kulakla işitilmeyen bölgeler kazandırdım. tanrının emri olduğu için, devletli olduğum için size kağan oldum. tengri yardım ettiği için dört yöndeki milleti derleyip topladım.

ey Türk milleti; üstte gök inmedikçe, yerin altı  delinmedikçe, ilini,ilmini, töreni kim bozabilir? ey türk milleti, titre ve kendine dön!"

bilge kağan mealen ve orijinal deki aslında şunları da anlatmaktadır:

" gittiğim yerlerde güneşin toprağı kavurduğu, güneşin battığı yerdeki son millete halka gittim. onların arasında hüküm  verdim. sonra dünyanın diğer  öbür ucuna, güneşin doğduğu millete vardım. orada bulduğum milleti boyunduruğu m altına aldım. birbirleriyle olan çekişmelerine savaşlarına  son verdim. ordumla allahın buyruğu olarak adalet getirdim.Allahın buyruğu olarak bunları yaptım…."

şimdi buraya kadar anlattıklarımız, asıl anlatacağımız konuya hazırlık için ön bilgilerdi:

şimdi, kehf suresi 85. ayet ile konumuza  başlayalım: " o da bir yol tutup gitti."

kehf suresi 86. ayet: nihayet güneşin battığı yere varınca, onu kara bir balçıkta batar buldu. onun yanında (orada) bir kavme rastladı. bunun üzerine biz: ey zülkarneyn! onlara ya azap edecek veya haklarında iyilik etme yolunu seçeceksin, dedik.
(anlamayanlar için not: burda gerçekten de güneşin battığı yere gitmemiştir bu anlatım alegorik(semboliktir).)
kehf suresi 89. ayet: sonra yine bir yol tuttu.

kehf suresi 90. ayet: nihayet güneşin doğduğu yere ulaşınca, onu öyle bir kavim üzerine doğar buldu ki, onlar için güneşe karşı bir örtü yapmamıştık.

kehf suresi incelenince açıkça: bilge kağan'ın söylediklerinin birebir aynısı olduğu ve yüce kitabımız kur'an-ı kerim'de bu konunun aslının nakledildiği görülecektir.

bilge kağan yazıtlarında şöyle devam etmektedir:

"rahat hayata, zenginliğe, Çin'in ipeğine kanma! halıma, altını, beyaz gümüşü kazandırdım. hükmettiği m milletlere hakem olup, madenler erittim."

şimdi:

kur'an-ı kerim'de zülkarneyn (a.s)'den bahsedilirken; Zülkarneyn (a.s)'ın Allah'ın emri ile (buyruğu ile) bir ordu kurduğu ve o ordu ile güneşin doğduğu yere bir yol tuttuğu, yine güneşin battığı yere, dünyanın öbür ucuna bir yol tutup gittiği, Allah'ın, o'na bu kavimler üzerinde; ister adalet ile hükmet, ister azap et yetkisini  verdiği açık açık belirtilmektedir. yine zülkarneyn (a.s) kıssasında; yecüc ve mecüc isminde bozgunculuk yapan kavimden bahsedilmekte, bu bozguncuları zülkarneyn (a.s) madenleri eriterek, set çekerek, engellediği anlatılmaktadır.

zülkarneyn (a.s)'ın özelliklerine  baktığımızda; büyük bir orduya  sahip olması, kendisinin büyük bir komutan lider olması, ordusuyla tüm dünyayı sonuna kadar gezmesi ve allah'ın emri ile gittiği her yere iyilik, adalet ayrıca Allah bilgisi ve töre götürmesidir.

özelliklere lütfen dikkat buyurun: kudretli bir komutan, büyük bir ordu ve tüm dünyayı gezmesi…özelliklere devam edecek olursak; güneşin en doğduğu ve en battığı yere ve kuzey ve güneyin uçlarına kadar gitmesi. ve aynı zamanda Allah'ın buyruğu ile gittiği yerlerdeki kavimlere adalet ve iyilik götürmesi…

şimdi bir de bilge Kağan'ın yazıtlarda anlattıklarına bakalım:

aynı şekilde bilge Kağan'ın (bilge denmesi; bilgili, akıllı, alim, erdemli bir insan olmasındandır.) bilge kağan da, tıpkı zülkarneyn (a.s) gibi bir komutan olup, büyük bir orduya sahiptir. ordusunun tıpkı kehf suresindeki gibi (o da bir yol tutup gitti ordusuyla) ayeti gibi güneşin en doğduğu doğuya ve en battığı yere batıya, kavimlerin Üzerlerine gittiği (bu bir tanrı buyruğudur demesi) yine adaletle hükmetmesi ve gittiği yerleri halkına ırkına kazandırması, buralarla beraber buraların değerli madenlerini ve zenginliklerini yine milletine toplumuna kazandırması ve "ey türk milleti, üstte gök çökmedikçe, altta yer delinmedikçe, ( ki burada da kıyamete atıf yapılmaktadır.) ilin tören bozulmayacaktır," diyerek, Türklerin Allah'ın yüce yaratıcımızın buyruğu ile hareket ettiklerini ifade etmesi tıpkı kehf suresi ile neredeyse birebir örtüşmektedir.

Türkler, aynı zamanda genel millet olarak; hz.ali'nin (kerremallahu veche- hiç puta tapınmamış) sırrında bir kavimdir.

Atilla yazıtlarında geçen, atilla romalıları tarif ederken; "puta tapan kavimdir" der ve şöyle devam eder; " ırkımdan olan puta tapmaz!"

sanıldığı gibi türkler şaman olmamışlardır. puta da tapmamışlardır. var olduklarından beri tek tengri, tek Allah inancına sahip olmuşlardır.

yine yazıtlardan öğrendiğimize göre Türkler; Allah'ın en büyük kudret olduğuna, yeri göğü yarattığına, yeri yeşerttiği ne, öldüren ve dirilten o olduğuna inanmışlardır... biz burada konuyu kısaca ele alıyoruz.

zülkarneyn (a.s) bilge kağandır

tarihin gizlediği ve bilerek gizlendiği bir sırdır….

peki bilge kağan gerçekte kimdir? biraz sonra o konuya geleceğiz, konumuza devam edelim:

şimdi, üstte gök çökmedikçe, altta yer delinmedikçe…sözlerinin manalarına bir göz atalım.


ü



gizli türk tarihi
bu sözü söyleyen bilge kağan'dır. şimdi kehf suresi'nde geçen zülkarneyn (a.s)'ın özelliğinden bahsedelim. zülkarneyn (a.s) yecüc ve mecüc isimli kavimin arasına set çeker. yecüc ve mecüc kıyamete yakın en büyük alamet olarak, yine kur'an'nın ifadesine göre, seddi delecek ve bu kıyametin büyük alameti olacaktır. (seddi delmek ve yerin delinmesi.) bu ifadeler, daha öncede söylediğimiz gibi kur'an-ı kerim'in bir çok ayetinde kıyamet tarifinin neredeyse birebirdir. (gök çökerse, yer delinirse kıyamet olmaz mı? kur'an ifadesiyle yer beşik gibi sallanmaz mı? güneş dürülmez mi?)

bilge kağan'da aynı ifadeyi o günkü anlayışa, o günden bugüne adeta kelimelere bir zaman yolculuğu yaptırarak anlatmıştır.

zülkarneyn (a.s)'da, kendi yaşadığı dönemde, çağına hükmetmiş, kendi döneminde yapmış olduğu sed, kıyamete yakın delinmesi sebebiyle, bu çağa da hitap etmektedir. konu çok daha detaylı olup mümkün mertebe biz kısaca anlatmaya gayret etmekteyiz.

bu anlattıklarımızdan sakın bir ırkın öne çıkarılması yapılıyor sanılmasın. anlatılmak istenilen açıktır. türk ırkının, Türk milletinin rahmani olduğunun vurgulanmasıdır.

önemli bir not düşecek olursak: zülkarneyn (a.s); ordusuyla dünyanın her yanına gittiğinde, oradaki kavimlerden de ordusuna asker ve komutanlar katmıştır. tıpkı bilge kağan'ın yaptığı gibi. türk milleti de içinde barındırdığı tüm unsurlarla bir millettir.

oğuz, öğüz, öküz: (güçlü, dev boynuzlu manasına gelmektedir.)

zülkarneyn ise Arapça'da; çift boynuzlu manasına gelmektedir.

oğuz kağan; kendi döneminde, başına giydiği, boynuzları olan başlıkları ile ünlüdür.

oğuz denmesinin bir sebebi de, çok güçlü olmasındandır.(türk gibi güçlü!)

kur'an-ı kerim'de; allah'a kurban edilecek kurbanlıklar arasında; keçi, koyun, deve, sığır sayılmaktadır. bunlardan en makbulü, gücünden dolayı sığırdır. koyun, keçi vs. göre daha güçlüdür...

ilahi esrar iye de allah'a kurban millet (gücünden dolayı) ; türk milletidir! (ariflere)


mukaddes emanetler ve Osman'ın kılıcı

bilindiği üzere mukaddes emanetler, yavuz sultan selim'in mısır seferi sonucunda istanbul'a getirilmiştir. bu emanetler içersinde hz. osman'ın kılıcı da vardır. şimdiye kadar bilinen budur.

oysa şimdi ilk defa bir gerçeği, hz. osman'ın kılıcı ile ilgili gerçeği allah'ın izni ile açıklıyoruz;

hz. osman'ın, topkapı saray'ı mukaddes emanetler bölümüne sergilenen bir kılıcı vardır ki, aslında bu kılıç, yavuz sultan selim'in, mısır seferi sonucunda getirilen emanetlerle birlikte istanbul'a gelmemiştir.
gizli türk tarihi
bu kılıç, daha osmanlı imparatorluğu kurulmadan önce, hz. osman döneminden, ertuğrul gazi'nin eline şeyh edebali kanalıyla "kutsal bir işaret" olarak teslim edilmiştir. şeyh edebali'nin eline geliş silsilesi ise: sultan seyyid hoca ahmed yesevi tarafından onu takip eden halifeleri vasıtasıyla ulaşmıştır; 'bir allah sırrı olarak'…

konuyu biraz açalım: ertuğrul gazi, osmanlı imparatorluğu'nun kurucusu, osman bey'in babasıdır. şeyh edebali ise, osman bey'in kayınpederidir. osman bey'in gerçek ismi orhun'dur. ( bu isim de ilk defa açıklanmaktadır) kayı boyu'nun, o günkü tüm isimlerine baktığımızda, bir tane bile arap kökenli isim göremezsiniz. ertuğrul gazi, alp arslan, konuralp vs…

peki orhun ismi, nasıl olmuş da osman olmuştur? osmanlı tarih araştırmacılarının en çok sordukları ve cevabını aradıkları bu sorunun cevabını inşallah biz verelim:

işte bu konuda şimdiye kadar gizlenen sır:

şeyh edebali bizzat orhun'a : " bundan sonra senin ismin osman olsun, soyun bu isimle anılsın" demiştir. hz. osman'ın o kılıcının "mânâ sırlarını" osman bey'e söyleyerek teslim etmiştir. sanıldığı gibi bu kılıç, yavuz sultan selim'in mısır seferinden dönüşte getirdiği kutsal emanetler içersinde gelmemiştir.

işte delili:

kılıç ustası ubeydullah ve sureyc kabilesinden bahsettik. ubeydullah arap ismi taşımasına rağmen türk'tü.

bu kılıcı, bizzat kılıç ustası türk sahâbî yapmış hz. osman'a hediye etmiştir. 
gizli türk tarihi

topkapı müzesi'nde gidip gördüğünüzde kılıcın üzerindeki kayı boyu'nun işareti dikkatinizi çekecektir. kayı boyu'nun damgası kılıç üzerinde durmaktadır. çıplak gözle net bir şekilde görülmektedir. çünkü bu kılıcın ustası kayı boyun'dandır.

kayı boyu'nu işareti:
gizli türk tarihi

(türk damgalarının m.ö. 5000'li yıllarda ortaya çıktığı delilleri ile beraber mevcuttur.ve burada da kayı boyu'na ait damganın benzerine rastlanmaktadır.)

hz. osman'dan, osman bin talhâ'ya geçip, oradan da hoca ahmed yesevî'ye emanet edilmiştir.

daha sonra bu kılıç, hoca ahmed yesevî silsilesi yoluyla şeyh edebali'ye gelmiş ve 'sırları ile beraber' osman bey'e teslim edilmiştir.

orhun'un osman olmasının sırrı bu kılıç ile beraberdir. nitekim, osman gazi'nin oğlunun ismi de yine türk ismi orhan'dır.

kayı boyu'nun kılıcı; mekke'de dövülmüş, hz. osman'a teslim edilmiş, hz. osman'dan osman bin talhâ'ya geçmiş ve osman bey'e ulaşmıştır. yani tekrar kayı boyu'na, ait olduğu yere dönmüştür.

şimdi bunun çözümünü yapsınlar bize yapsınlar. şu ana kadar, iddia edildiği şekilde bu kılıç yavuz sultan selim'in mısır seferinden dönüşte getirilen mukaddes emanetlerin içersinde gelmişse, bu kılıcın üzerinde kayı boyu'nun işareti ne aramaktadır?

0 yorum:

Yorum Gönder

Yorum Kuralları
1. Argo kullanmayalım.
2. Belirteceğimiz görüşlerde lütfen kaynak ve belge sunalım
3. Herhangi bir ideolojik veya karalıyıcı yorumdan uzak duralım
NOT: Konumuz merak yazarları olarak
yorumunuz bizim için son derece önemlidir.
Lütfen "beni bilgilendir" seçeneği ile
bu konu hakkında takipte kalın.