İstanbul Topkapı Sarayında bulunan mukaddes emanetlerden bir tanesi de Hz. Davut a ait olduğu bilinen kılıçtır. Bir çok kutsal emanetin Türk Topraklarına taşıyıcısı olan Hz. Yavuz Sultan Selim tarafından getirilmiştir. Peygamberlerden peygamberlere, hükümdarlardan hükümdarlara miras kalarak en sonunda Topkapı Sarayında, yani tarih ve kutsal emanetlerin hazinesinde yerini korumaktadır çok şükür Allaha. Peki Hz. Davutun kılıcında yatan sır nedir? İşte bu sorunun cevabına her geçen asırda daha da fazla yaklaşılmaktadır. Fakat ne ilginçtir ki araştırmacıların elinde her türlü materyal bulunsa da, kılıcın sırrı hala daha çözülememiştir. Bizler şimdi bu araştırmaları derledik ve kendimiz de bir takım araştırmalarda bulunduk. Olaya biraz daha farklı bir açıdan bakmak için çabalayacağız. İşte başlıyoruz...
Hz. Davut İsmailoğullarının hükümdarı olarak bilinir. Kuranda bir çok Peygamber gibi ona da hem hükümdarlık, hemde peygamberlik lütfedilmiştir. Bunun yanısıra ise muhteşem bir ses bahşedilmiştir. Öyle ki Zebur u okumaya başladığı vakitlerde kuşlar bile iştirak ederdi denilir. Tabi bu denilir lafımız yanlış anlaşılmasın Kuranı Kerimde Ayeti Kerime olarak belirtilmiştir. Bakınız: Sad 38/19-20
Bunun yanında ise Allah ona dağların, taşların ve hayvanların kontrolünü de bahşetmiştir. Bu bahsettiklerimiz Hz. Davut a Allah tarafından bahşedilen mucizelerdi. Tabi her Peygambere mucizeler bahşedildiği gibi. Fakat tüm bunların yanında insanlık tarihi açısından da önemli bir takım özellikleri vardır. Bunlardan biri Hz. Davut un ilk defa demirden dökme kılıçlar ve zırhlar yapmayı öğretmesiydi. Yani yukarıdaki gördüğünüz kılıç aslında şu an bilinen en eski yapılmış kılıçlardan biri olma özelliğini de göstermektedir. Fakat bu durumda bile kılıcın üzerinde yazılı bir metinin bile bulunması ayrı bir hayranlık uyandırmaktadır. Bunun yanısıra Hz. Davut un demir dökme ve dövme sanatında ailesi ile birlikte ustalığından bahsedilmektedir. Şimdi başka yazılarımızı okuyan arkadaşlar birazdan yazacaklarımı Faşistlik vs. olarak yorumlayacaksa lütfen daha fazla devam etmesinler. Sabredip objektif olarak bakma asilliğini gösterenler ise lütfen yazıyı okumaya devam etsinler. Çünkü asıl bakış açımız şimdi başlıyor.
Hz. Davut un kılıcının sırrı
Tarihin Türklerle başladığını tüm dünya artık kabul etmektedir. Tüm bunların yanısıra Türk tarihinin de git gide eskiye dayandığına dair bulunan kanıt ve bulgular ise, aslında tarihin yeniden yazılması gerektiğini açık açık kanıtlar. Şu an bilinen bilgilerle bile Türkler iki kez çağ açıp kapatmıştır. Fakat son bulgular gösteriyor ki aslında Türk Tarihi ile insanlık tarihi beraber bir bütündür ve kamuoyuna aksettirilen bilgiler arası büyük bir uçurum vardır. Hz. Davut Aleyhisselamın kılıcının sırrı da bunlardan biridir. Hz. Davut Aleyhisselam döneminden günümüze kadar ulaşmayı başarabilmiş mükkemmel işçilikte bir çok bakır tablette ortaya çıkarılmıştır. Son günlerde ortaya çıkarılan bu tabletlerde o dönemlere, yani bundan binlerce yıl öncesine ait kesin bulgu ve tespitler çıkarmak mümkündür. Örneğin; Tarihte yazan bilgilere göre işçilik bu kadar ilerlememişken, tabletlerin hem bakırdan oluşması hem de işlenmiş olması daha en başta dikkat çeken bir konudur. Düşünün ki bu tabletin maddesi bakır ve hala yazıların okunabilmesi, oksitlenme oranının nasıl binlerce yıldır bu derece düşük tutulduğu sorusunu bizim aklımıza getiriyor. Devam edersek Hz. Davut un ailesi ile birlikte usta bir dökümcü ve demir dövme sanatı ustası olduğu aksettiriliyor. Yine Türk tarihinde ise Türklerin mükkemmel bir demir dövme sanatı ustası olduğu bilinir. Bunlara ek olarak ise bazı Hadisi Şeriflerde Hz. Davut un kılıcından bahsedilir. Kılıcın üzerinde bir takım yazıların bulunduğu, bir takım sırlar ve şifreler taşıdığı gibi bir çok rivayetten bahsedilir. Hadis kaynakları yeterince güvenilir değildir. Bu nedenle tek bir noktaya dikkat çekmek istiyorum. Dil bilimcilerin yaptıkları araştırmalarda son zamanlarda yeni öğrenilen bir takım Türk dilleri bulunmuştur. Bu diller de kök aileleri ile eşleştirilmiş ve guruplandırılmıştır. İşin en ilginç tarafı ise Hz. Davut un kılıcının üzerinde bulunan yazılar ile bu eski Türkçenin dil guruplarının uyuşmasıdır. Bu da Hz. Davut un kılıcının üzerinde bulunan yazıların bir şekilde Türkler tarafından yapıldığını kanıtlamaktadır. Fakat burada bir not düşmemiz gerekir. Bir yüzünde Süryanice, bir yüzünde de Arapçaya yakın olduğu görüşü yaygındı. Bu teori ise yeni yeni çürütülmeye başlanırken akıllara şu soru gelmesin "Daha sonra yaptırılmış olabilir mi?" Burada iki şey kesin olarak söylenebilir.
1. Olarak Türkler kutsalına zaaf bir millettir ve böyle birşey yapılmaz.
2. Olaraksa kılıcın üzerine sonradan bir takım oynamalar yapılması, kılıcın hasar almasına sebep olacaktır. Tabi bunun yanında da sonradan yapılsa dahi bu kolaylıkla anlaşılabilirdi.
Daha öncelerde kılıcın üzerindekiler için aslında tek bir şifre barındırıldığı iddia ediliyordu. Kıyametin ne zaman kopacağı. Fakat bu tez gerçekten büyük sorumluluk gerektirir ve bize göre de yanlıştır. Çünkü emin olunan bir Hadisi Şerif vardır. Peygamber Efendimiz Sallallahü Aleyhü Vessellem rivayet eder ki "Kıyamet gününü ancak Allah bilir." Bizler sadece Kuranda yazan ayetlerden alametleri takip edebiliriz.
Tüm bunların yanında da Müslümanlığa geçiş çok şükür giderek hızlanmıştır. Kuranı Kerimin de geçerliliği ve doğruları giderek ispatlanırken ortaya bir de Yecüc ve Mecücün Türkler olduğu atılmıştır. Bunlar bazı sözde bilim insanlarının bu bulgulara ve yeni gelişmelere bakarak ortaya attığı vasvatalarıdır. Unutmamak gerekir. Dünya üzerinde bulunan 140 milyondan fazla Türkün yüzde doksanı Mülümandır. Bunun yanında Arapların ise sadece yüzde 60 lık hatta bir çok kaynağa göre daha az bir kısmı Müslümandır. Türkler İslamiyetin koruyucuları ve taşıyıcılarıdır. Hatta bir kuram daha atabiliriz ortaya. Bize göre aslında siyasi görüşler ve ya ırklar yoktur. Bizce sadece Turkler ki altını çizerek Türk değil Turkler diyorum, insanlığın ilk gününden beri kurulmuş olan Allah ın orduları ve İsrailoğulları yani şeytanın orduları vardır. Bu konuda da inşallah bir takım söyleşiler yapacağız. Bizi takip ettiğiniz için teşekkür ederiz. Lütfen eksik kaldığımız yerlerde bizleri uyarın, karşıt görüşlerinizi uygun bir dille ifade edin....
Sitede biraz göz gezdirdim makaleleriniz ilgi çekici ve iddialı. Özellikle bu makale için yazma gereği duydum hemen hemen tüm makalelerinizi Türk tarihine yönelik yazıyorsunuz. Sizde bu doğru mu? Teşekkür ederim...
YanıtlaSilSite hakkında doğru olan şu ki ağırlıklı olarak gizlenen Türk tarihini yazmaya çalışıyoruz. Yani her tarihi vakaya Türkleri katmak gibi bir amacımız yok, olması da saçma olurdu. Sorunuzun cevabını verdiğimi umarım...
YanıtlaSilYaw,peki bu kilic gercekten Hz.Davud un kilici ise,,neden yahudiler bu kilici istemiyorlar??? Ilginc bir durum.Oyle olsaydi yahudiler bu kilici coktaaaan alip gotururlerdi.Degilmi amma?
YanıtlaSilTopkapı Sarayı'nda olan bir kılıcı almaları biraz zor olsa gerek.
SilKardesim adam turk tarihini arastiriyor . Kendi taruhini bilmyeen gelecegine bir adim bile atamaz .. Gecmisin opmassa sen hicbirseysin... Gel dedik ki hafizani sildik ne hatirliycaksin yarin ne diyceksin konusabilcekmisin aileni hayirliycakmisin . Git baska tarihleri merak ediyorsan baska tarihlri arastir .. Adam kendi ozune bakmis kendi ozunu cozmeye calisiyor ve bildiklerini aktariyor .. Kendi yemegini yemeden baska yemege sulanmiyor.. Sadece turk tarihiymis . Sizin bu turk kelimesiyle ne alip veremediginiz var .. Butun dunya tarihine bak zaten her yerde turk geciyor istesende istemesende selametle
YanıtlaSilYorumunuz için teşekkür ederiz. Fakat karşı görüş sahibi olanlar ne derse desin siz yinede tezler ve destekler ile görüşünüzü sunun.
Sil